Archive for yol

İştahla Baş Etmenin 5 Yolu

1. Daha uzun süre çiğneyin:
Yiyecekleri uzun süre çiğnedikten sonra yutmak, beyinin vücuda giren besinleri kaydetmesine zaman tanımak anlamına gelir. Üstelik tat alma duyusu da daha fazla tatmin edilir. Böylece doyduğunuzu anlamızla yemeye son vermeniz arasındaki zaman kısalıyor. Fazla yemekten kaynaklanan sindirim sorunlarından kurtulmanız da cabası…

2. Güç harcayarak egzersiz:
Egzersizleriniz zorlaştıkça vücut ısınız artıyor ve daha fazla kalori yakmaya başlıyorsunuz. Bu durumda egzersizi takip eden bir kaç saat boyunca iştahınızın bastırılmasına neden oluyor. Böyle bir durumda, normal öğün saatinden bir kaç saat önce egzersiz yapmak başlamak en mantıklısı. Çünkü öğün saati geldiğinde spor yapmanın verdiği etkiyle iştahınız biraz daha kapalı olacaktır. Ama asla öğün atlama hatasına düşmeyin. Hem vücudunuz güçsüz düşer, hem de bir süre sonra aşırı yeme isteği duyarsınız.

3. Tat alma duyunuzu tatmin edin:
Yapılan araştırmalara göre değişik tatlarla bu duyuyu tatmin etmek, daha az miktarla yetinebilmemizi sağlıyor. Sürekli aynı yemeği yemek ise, özellikle de tadı hoşunuza gitmiyorsa, bir süre sonra tat alma mekanizmanızın kendini iptal etmesine neden oluyor. Bu yüzden de kendinizi sanki hiç yemek yememiş gibi hissedebiliyorsunuz. Bu durumu engellemek için öğünlerinizi taze otlarla ve baharatlarla tatlandırabilirsiniz.

4. Atıştırma krizlerini engelleyin:
Gün içinde sık ve az öğünler yemek, iştahınızın kontrolden çıkmasını önlemenin en kolay yolu. Belki yine arada birşeyler atıştırmak isteyebilirsiniz ama sizi doyuracak miktarla çok az olacaktır. Böyle bir durumda atıştırmak için sağlıklı karbonhidratlara yönelin. Çünkü bu besin türü sindirim sisteminde daha uzun süre kalıyor ve şeker seviyenizi yavaşça yükselterek daha uzun süreli bir tokluk hissi sağlıyor.

5. Daha fazla su için:
Su içmek kendinizi tok hissetmenize yardımcı olduğu için önemli Ayrıca vücudunuz susuz kaldığında çoğu zaman açlık hissine benzeyen sinyaller gönderiyor. Bol su içmek bedeninizin su istediği zamanlarda yemeğe yönelmenizi de önler.

Yazar: –

Comments (9)

Uyarılma Bölgeleri

Cinsel birleşmenin ön şartı olan cinsel uyarım veya cinsel coşkulanma kavramını tanımlamak pek kolay değildir. Genellikle birlikte görüldükleri halde ve ilk bakışta birbirlerini çağrıştırmalarına rağmen uyarılma, erkekteki sertleşmeyle kadındaki ıslanma olgularından ayrı birşeydir. Uyarılma, duygularla bağlantılı olarak erkek ve kadın vücutlarının cinsel temas için birleşebilir duruma gelmesi sürecidir. Bu süreç içinde vücutta önemli değişiklikler ortaya çıkar. İşte penisin sertleşmesi ve dölyolunun ıslanması bunlardan en belirgin olanlarıdır. Ama aslında bu değişiklikler, söz konusu sürecin ancak sonucudur. Dolayısıyla cinsel uyarılmada ya da çoşkulanmada temel olan, söz konusu değişikliklerden çok bir sevgiliye beslenen çekilme duygusudur. Bu duygu, daha soyut bir şekilde belirli birini düşünmeden yalnızca o cazibeye ve arzuya kapılarak da yaşanabilir.

Erkek de kadın da doğrudan bir fiziksel temas olmaksızın coşkulanabilirler. Karşı cinsten birinin dahil olduğu erotik bir durum da uyarıcı olabilir. Keza bazı insanların belirli bir melodiyi duyduklarında ya da kokuyu aldıklarında coşkulandıkları bir gerçektir. Fiziksel temas bulunmadan coşkulanma, yani psikolojik uyarılma, erkeklerde daha yaygındır. Kinsey, bu amaçla incelediği bir grupta erkeklerin % 62’sine karşılık kadınların ancak % 14’ünün striptease seyrederken coşkulandığını belirlemiştir. Cinsel ilişkiyi çizgi veya resim olarak görmekle erkeklerin % 77’si cinsel uyarım duydukları halde ‘kadınların yalnızca % 32’si coşkulanmış, hatta çoğu bundan rahatsız olduklarını söylemişlerdir. Başka insanları cinsel eylem içinde seyretmiş olan erkeklerin çoğu coşkulandıklarını bildirirken, kadınlardan rahatsız olmayanlar bile ancak kayıtsız kaldıklarını belirtmişlerdir. Bu oranlar, erkeklerin psikolojik uyarımlara olan bağımlılıklarını göstermekten öte, hiç tanımadıkları bir kadına, hatta genel anlamda kadınlara bakarak veya onları düşünerek ya da kişilerin belirsiz olduğu bir cinsel ilişki anını izleyerek ya da kafasında kurarak coşkulandığını göstermektedir. Bu erkek ve kadın cinsellikleri arasındaki farklılığı yansıtmaktan öteye bir anlam taşımaz. Gerçekten, başka alanlarda da ortaya çıktığı üzere iki cins arasında bir yaklaşım farkı bulunduğu kuşku götürmez. Ancak bu farkı açıklamak için yapılan önermelerin çoğu tatmin edici değildir. Örneğin bazılarına göre erkeğin cinsel dürtüleri kadınınkilerden daha güçlüdür. Bazıları cinsler arasındaki farklılığı, kadının doğuştan daha ahlaklı olmasına bağlarlar. Bazıları ise farklılığın, her iki cinsin üremedeki rollerinden kaynaklandığını savunurlar ya da fizyolojik yapılarından dolayı olduğunu ileri sürerler. Sonuç olarak, cinsel bilimcilerin hepsi, genellikle erkeklerin cinsel fantaziye yani cinsel düşlere ve düşünceye kadından daha yatkın olduğunu söylemekle birlikte, bunun nedenleri konusunda ortak bir görüşe sahip değildirler. Zaten eşler açısından önemli olan bu gerçeğin bilinmesi ve böylece gereksiz kuşku ve huzursuzlukların önlenmesidir. Kinsey, kocalarının pornografik resimler biriktirdiğini keşfedince boşanmak için mahkemeye başvuran kadınlardan bahsetmekte ve bu durumları insan cinselliğine ait temel gerçeklerin bilinmemesinin üzücü sonuçlarına örnek olarak vermektedir. Fiziksel temasa dayanan coşkulanma açısından da kadın ve erkek arasında belirli farklar bulunur. Cinsel uyarım sırasında vücudun bazı noktaları diğerlerine oranla çok daha fazla duyarlılaşırlar. Bunlara uyarım bölgeleri denir. Bunların dokunulması veya öpülmesi, belli koşullarda eşleri orgazma götürebilir. Bu kadar olmasa bile, uyarım bölgeleriyle temasın cinsel tepkilerde bir yükselişe yol açtığı kesindir.
Aşk oyunlarının başlangıcında ilk keşfedilen bölgeler, her iki cinste de dudaklar, boynun arkası ve yanlarıyla kulaklar, erkeklerde ayrıca kuyruksokumudur. Bunlar, ikincil uyarım bölgeleri olarak bilinirler. Göğüsler, kalçalar, bacak ve ayaklar bu gruba girerler. Aşk oyunlarının daha ileri aşamalarında birincil uyarım bölgelerine sıra gelir. Bunlar, erkekte penis, erbezleri ve perine (apışarası), kadında ise toplu olarak “vulva” diye adlandırılan dış cinsel organlar bölgesidir. Özellikle leğen kemiğinin üzerindeki tüylerle kaplı deri ile
dış dudaklar, “vulva”nın çok duyarlı alanlarıdır. Keza makat ve perine için de bu söylenebilir. Ancak kadının cinsel organlarının en duyarlı olanı ve orgazm tepkisinin temel kaynağı, “vulva”nın ön tarafında ve iç dudaklar arasında korunmuş bir şekilde bulunan “klitoris”dir. Klitoris de penis gibi sertleşme yeteneğine sahiptir.
Uyumlu bir cinsel beraberlik açısından eşlerin yalnızca uyarım sağlayan bölgeleri keşfetmeleri yeterli değildir; ne tür uyarılmadan hoşlandıklarını da araştırmalıdırlar. Pratik içinde taraflar, çeşitli bölgelerin yumuşak mı, yoksa sert mi okşanmasının, öpülmesi mi yoksa incitilmesinin mi daha fazla hoşa gittiğini anlamaya çalışmalıdırlar.
Cinsel birleşmenin ön oyunlarında her iki eş için de ilk hedef, ikincil uyarım bölgelerinin uyarılması olur. “Necking”, “Petting” gibi aşk oyunları, doğrudan birleşmeye geçmeksizin ikincil uyarım bölgeleri üzerine yoğunlaşarak gerçekleştirilen cinsel temas türleridir.


/ yaa walla kamera cok . co9k konu bar . Cok temkinliyim. kadınlarım bitanelerim benim. yerim senin yerlerini . Tatlı aşıklarım benim. emir veren arkadaşlarım benim . kadın aşıklarım benim. Bitanesin Sen . Sebiyor sizler . Mankay bir konuş . İlgilenilecek kon . Herşet sizler . bebeğimsiniz sizler. Bitaneler . Yaraklanıyonuzda yaraklanıyonuz. Dünya sizler icin gönlüm . dünya sizin için. Karmaşık iliş . cok yayvanız. Cok asiliz. Cok yont. Cok yönüm. Şok konu. Şıngırak . Ben ilhilmet. Ruıhunuz benim. Ayırma beni. Takılıyoruz. Yaşatırım. Yankı . Yalın. Yankı. Tarım. Kalın. Kot. Lakırdı. Şıngırak. Tedbir. Teşekküt. İş . Kırt . Küt. Süt . Elim bir kaza Malağı . Yarım yont. Yol . Yöm . Yün , ühh. Ülke


kaynak:aileheimi

Yorum Yapın

Cinsel Güçsüzlük

Ereksiyon sorunu olan orta yaş ve sonrası erkeklerin sayısında, günümüzde büyük artış var.Bu soruna çare bulan ilaçların sayısında da artış var. Günlük dilde ‘mavi mucize’ diye anılan bu ilaçları, kimlerin, nasıl kullanacağı konusunda ise pek çok kişinin bilgisi yok. Bu yazımızı dikkatle okuyun.

Ereksiyon sorunu olan orta yaş ve sonrası erkeklerin sayısında, günümüzde büyük artış var.Bu soruna çare bulan ilaçların sayısında da artış var. Günlük dilde ‘mavi mucize’ diye anılan bu ilaçları, kimlerin, nasıl kullanacağı konusunda ise pek çok kişinin bilgisi yok. Bu yazımızı dikkatle okuyun.

Orta yaş ve sonrasında cinsel güçsüzlük sorunu yaşayan erkeklerin sayısı artmaktadır. Sigara kullanımının artması, kilo fazlalığı probleminin yaygınlaşması, altışmışlı yaşlarla birlikte hipertansiyon, şeker hastalığı ya da kolesterol yüksekliği ile uğraşanların çoğalması bunun başlıca nedenleridir. Güncel sağlık sorunları haline gelen depresyon, stres ve duygu durum bozuklukları gibi psikolojik sorunların çoğalmasının da payı olmalıdır. İlaç kullanımındaki yaygınlaşmanın özellikle reçeteli bazı ilaçları (antihipertansif, antidepresan, antihistaminik, antipskotik ilaçlar) bilgisiz kullanmanın da bu durumdan sorumlu olabileceğini belirtelim.

Kalbi olanlar dikkat

1990’lı yıllarda ‘impotans’ sorunu yaşayan erkekler için bir umut doğmuştur: ‘Sildenafil.’ Güncel dilde ‘mavi mucize’ diye tanımlanan bu yuvarlak ve elmas biçimindeki tabletler, erkek yaşlanmasının vazgeçilmez yol arkadaşları haline gelmişlerdir.

Bu grup ilaçların orta yaşlı ve yaşlı erkekler tarafından çok sık kullanıldığı doğrudur. Cinsel güçsüzlük sorununun hızla yaygınlaştığı günümüzde bu normal bir sonuçtur. Koroner kalp hastalığının hızla yayılması orta yaş ve sonrasının en sık görülen sağlık sorunu olması doğru ise, aynı nedenle gelişen cinsel güç kaybının da sık görülmesi normaldir.

Bu ilaçları kalp hastası erkeklerin kullanması halinde ortaya çıkabilecek sorunlar, baştan beri merak ve korku nedenidir. Cinsel güçsüzlüğün ve kalp damar hastalıklarının nedenlerinin ortak kökenli (damar sertliği-ateroskleroz) olması ve her iki sorunun çözümünde kullanılan ilaçların aynı anda alınmasının yaşamı tehdit edici yan etkiler yaratabilmesi tam bir şanssızlıktır.

Özellikle nitratlar veya amil nitril gibi birdenbire ve bol miktarda nitrit oksit (NO) salımına yol açan ve kalp damarları yanında vücudun diğer damarlarında da ani ve ciddi genişlemelere yol açan kalp ilaçlarını kullananların her ne koşulda olursa -doktorundan özel izin almadıkça- bu ilaçları kullanmamaları gerekmektedir. Bu ilaçların ‘sildenafil’ ve benzerileri ile birlikte kullanımları halinde kan basıncında yaşamı tehdit edici düşmeler oluşabilmektedir. Bizim önerimiz özellikle yukarıda belirtilen ilaçları kullanan biri iseniz, doktorlarına danışmadan ve onun onayını almadan bu ilaçlara başlamamanızdır.

Kimler risk altında?

Düzensiz, gayri muntazam aralıklarla ve ciddi bir çaba göstermeden oluşan, eskisinden uzun ve daha şiddetli seyreden, nerde ve ne zaman geleceği, ne kadar süreceği kestirilemeyen bir göğüs ağrısı sorununuz varsa bu ilaçları kullanmaya başlamadan evvel doktorunuzla konuşmalısınız. Özellikle kullandığınız ilaçlara ve dil altı tabletlerine bile yanıt vermeyen göğüs ağrılarınız varsa bu grup ilaçları denemeyi aklınızdan bile geçirmemelisiniz. Eğer fazla cesaretli davranıp da bu grup ilaçları kullanmış, ama cinsel birleşme veya sonrasında göğüs ağrısı sorunu ile karşılaşmışsanız nitrat içeren bir dil altı ilacını kullananmayacağınızı da bilmeniz gerekiyor.

Aklınızda olsun

Bir şanssızlık yaşar da bu arada acil bakıma alınmak zorunda kalırsanız -kolunuza takılacak ilk serumun içine nitrat içeren bir ilaç konulabileceğinden- bu tür bir ilacı kullandığınızı hemşire veya doktorunuza -utanıp sıkılmadan- belirtmelisiniz. Aksi takdirde hayatı tehdit edici hipotansif bir şokla bile karşılaşabilirsiniz.

Eğer hemofili gibi bir kanama bozukluğunuz, mide-oniki parmak bağırsağı ülseriniz, orak hücre anemisi, lösemi, myeloma gibi önemli bir sağlık probleminiz varsa bu ilaçlara başlamadan önce doktorunuzla konuşun. 65 yaş ve üzerinde olanların bu grup ilaçları kullanmasında herhangi bir sakınca söz konusu değildir.

‘Mavi mucizeleri’ kimler kullanamaz?

– Kısa bir süre önce kalp krizi geçirenler

– İlaçlara rağmen durdurulamayan göğüs ağrısı veya kararsız angina pektoris sorunu olanlar

– Yakın bir zamanda felç-inme, beyin kanaması geçirenler

– Kısa bir süre önce geçici beyin iskemisi sorunu yaşayanlar

– Ağır derecede düşük tansiyonu olanlar

– Hipertansiyon sorununu çoklu ilaç tedavileri ile bile güçlükle çözenler

– Ağır kalp yetmezliği nedeniyle tedavi görenler

– Karaciğer ve böbrek yetmezliği bulunanlar

– Retinitis pigmentoza hastaları bu grup ilaçları kullanmamalıdır

Comments (1)

İstanbul Süleyman

Picasa SlideshowPicasa Web AlbumsFullscreen

Yorum Yapın