Archive for kerim

Sağlıklı Diyet

Özel sağlık sorunları nedeniyle tedavi amaçlı bir diyete ihtiyacı olan insanlar hariç olmak üzere, en iyi genel diyet planı basitçe şöyle dile getirilebilir: meyva, sebze ve hububattan gelen karbonhidratlar; ve et, balık, yumurta ve süt ürünleri gibi protein içeren gıdalar dahil olmak üzere çok çeşitli yiyecekler yiyin. Vitaminler ve mineraller hemen hemen yediğimiz gıdaların hepsinde vardır.

– Diyetinizdeki her tür yağ miktarını azaltın. Ortalama olarak günlük kalorinin neredeyse yüzde 40 ını yağlardan aldığımız tahmin edilmektedir. Bir kişinin toplam yağ tüketimini günlük kalori tüketiminin yüzde 30 una indirme hedefi makuldür. Doymuş yağ tüketimi günlük kalorinin yüzde 10 una düşürülmelidir ve kolesterol tüketimi günde 300 ml den az olmalıdır. Birçok insan için, yağ oranı yüksek bir diyet, çeşitli sağlık sorunlarına yol açan şişmanlığa neden olmaktadır. Ailesinde kalp rahatsızlıkları ve yüksek tansiyon bulunan insanlar, yağ oranı yüksek bir diyet uygularlarsa, özellikle risk altında olabilirler. Diyet ve egzersizler arzu edilir bir vücut ağırlığına ulaşın ve onu koruyun. Şişmanlık, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve koroner kalp hastalığı dahil olmak üzere, birçok hastalığın tedavisini güçleştiren önemli bir etkendir.

– Diyetinizde karmaşık karbonhidrat ve lif miktarını arttırın. Pek çok kişi kalorilerinin çok az bir kısmını karmaşık karbonhidratlardan alma eğilimindedir. Günlük kalorimizin yüzde 50 ilâ 55 ini karbonhidratlardan (meyvalar, sebzeler ve tahıl) alarak, bazı vitaminlerin, minerallerin ve lifin tüketimini arttırırken, yağ tüketimini azaltabiliriz. Günde beş porsiyon ya da daha fazla , meyva ve sebze özel likle yeşil yapraklılar ve san sebzeler ve turunçgiller yemeye çalışın. Günde altı porsiyon ya da daha fazla, ekmek, baklagiller ve tahıllar dahil olmak üzere karmaşık karbonhidratlar yiyin. Liften zengin bir diyet, gıda ların sindirilmesinde ve özümsenmesinde önemli bir rol oynar.

– Uygun miktarlarda protein yiyin. Diyetimiz çoğunlukla, özellikle hayvansal proteinler olmak üzere çok fazla protein içermektedir. Ayrıca aldığınız protein miktarını azaltırsanız, yağ tüketiminizin de düştüğünü farkedebilirsiniz, çünkü alınan yağın büyük kısmı, özellikle kolesterol, hayvani ürünlerde bulunmaktadır. Ama et yemeyi bırakmayın; yalnızca daha az yiyin.

– Sodyum oranı görece düşük gıdaları seçin ve yemeklerinize pişirirken ve masada ektiğiniz tuzun miktarını sınırlayın. Pek çok insan ihtiyacından fazla tuz tüketmektedir. Çoğu insan için, sodyum seviyeleri hiçbir zaman bir sağlık sorununa yolaçmayabilir, ama diyeti nizdeki fazla tuzu düşürmek yine de iyi bir fikirdir. Ailenizde yüksek tansiyon varsa ya da sodyuma duyarlılığınız varsa, diyetinizde tuzu kısıtlamak daha da önemlidir.

– İçki içiyorsanız, alkol tüketiminizi günde bir ya da iki kadehe indirin. Hamileyseniz, hiç içmeyin .

– Kadınlann ve ergenlik çağındaki kızların diyetlerinde daha fazla kalsiyum ve demire ihtiyaç vardır. Kadınların ve genç kızların çoğu sağlıklı büyüme ve kemiklerin ömür boyu bakımı için gerekli olan kalsiyum miktarının yaklaşık yarısını tüketmektedir. Çocuk doğurma yıllarında, birçok kadın ve genç kız sağlığı korumak için gerekli olandan çok daha az demir almaktadır.

– Kendinizin ve çocuklarınızın diyetinin, diş çürümelerinin önlenmesine yardımcı olmak üzere flor içermesine dikkat edin. Florlu su, çocuklarda ve yetişkinlerde diş çürümelerni önemli ölçüde azaltabilir. Suyunuz flörtü değilse, diyetle alınan flor için dişçinize darasın.

– Doktorunuz söylemedikçe ek vitamin ve mineral almayın. Ne kadar fazla o kadar iyi teorisi, vitaminler ve mineraller için mutlaka geçerli değildir. Vücudunuzun ihtiyaç duyduğu vitaminleri ve mineralleri elde etmenin en iyi yolu, çeşitlilik içeren bir diyettir. Ek vitamin ve mineral almak genellikle zararlı değildir ve diyetiniz bazı açlardan eksikse yararlı olabilir, ama daha fazlası sağlığınıza zarar verebilir.

NOT: Bu kurallar, normal beslenmeyi etkileyen durumlar ve hastalıklar nedeniyle özel diyetlere ihtiyaç duyanlar için değil, sağlıklı insanlar içindir.

Yazar: –

Comments (13)

Başbakan’ın borsa müjdesi, fındık ve çay üreticisini sevindirdi

Başbakan’ın borsa müjdesi, fındık ve çay üreticisini sevindirdi
Dünya fındık üretiminin yüzde 70’ini, ihracatının ise yaklaşık yüzde 80’ini elinde bulundurmasına rağmen uluslararası fındık ticaretinin Almanya Borsası’ndan yönlendirilmesi, Türkiye’yi harekete geçirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın CNN Türk Televizyonu’nda yaptığı açıklamada, fındık ve çay borsalarının kurulacağı müjdesini verdi. Başbakan’ın açıklaması, fındık üreticileri tarafından memnuniyetle karşılandı.

Önemli fındık üretim merkezlerinden Ordu’nun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ömer Aydın, borsa kurulması kararını desteklediklerini belirterek, fındık ağacı dikilen arazilerin bölünmemesi için de tedbir alınmasını istedi. Aydın, “Ovalara dikilmiş ve sökülmesi gereken ağaçlarla ilgili karar çıktı; ancak uygulanmıyor. Kaliteli üretim için bunların sökülmesi gerekiyor.” dedi. Borsanın kurulması halinde üreticinin kendi fındık fiyatını belirleyeceğini vurgulayan Fiskobirlik Başkanı Yaşar Pamuk da, “Fındık borsası kurulursa fındık fiyatlarını iç piyasa belirler. Bu da fiyatların yüksek seyretmesi ve üreticinin rahata ermesi demektir. Fındık borsası ile yetinilmemeli ve lisanslı depoculuğun da kurulması gerçekleştirilmelidir.” şeklinde konuştu. Giresun Ziraat Odası Başkanı Özer Akbaşlı ise borsanın büyük yatırım olduğunu ve devlet desteğinin gerektiğini kaydetti. Giresun Ticaret Borsası Başkanı Karadere de borsanın altyapısının hazır olduğunu ifade ederek, “Fındık borsasıyla alakalı yasa Meclis’ten geçti. Borsanın kurulması fındıkta sorunları çözmez, borsa ile birlikte kademeli olarak lisanslı depoculuk ve fındık ihtisas borsasının da kurulması gerekmektedir.” diye konuştu. Almanya, fındık üretimi yapmamasına rağmen tek başına dünya fındık ihracatının yüzde 10’unu gerçekleştiriyor. Bunu da fındık üreticisi ülkelerden alarak yapıyor. Üretici konumda olan ülkelerdeki fındık fiyatlarını istediği gibi belirleyen Almanya, bundan kâr ettiği gibi fındık üzerine kurduğu çikolata ve şekerli gıda sanayii ile de ekonomisini güçlendiriyor. Fındık ihraç eden ülkeler sıralamasında Türkiye, İtalya’dan sonra üçüncü sırada yer alıyor. Bugüne kadar göreve gelmiş hükümetlerin Türkiye’de fındık borsası kurma yönünde somut adımlar atamaması, üretilen fındığın uluslararası piyasalarda ucuz işlem görmesine sebep oluyor. Bulgaristan, İtalya, Romanya, Arjantin, Almanya, Gürcistan ve Azerbaycan’ın fındık üretmeye başladığını ifade eden Ordu Ticaret Borsası Başkanı Necdet Gürsoy, hükümeti duyarlı davranmaya davet etti. Gürsoy, “Borsa kurulursa fındığı daha kaliteli üretmeye başlayacağız. 100 kilo fındığı 90 kiloya satma dönemi bitip kantarla ticaret dönemi başlayacak.” dedi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yunus Pınar da bir süre önce yaptığı açıklamada, uluslararası düzeyde fındık borsası kurulmasının kaçınılmaz olduğunu kaydederek, Almanya ekonomisinin büyümesinde Türk fındığının önemli bir katkısının bulunduğunu açıklamıştı.

Türkiye’de 600 bin hektarda her yıl ortalama 700 bin ton fındık üretiliyor. Yaklaşık 50 bin üreticinin yetiştirdiği fındık, sektöründe 4 milyon kişiye iş imkanı sağlıyor. 2004 yılında 271 bin ton iç fındık ihraç eden Türkiye, bundan 1,2 milyar dolar döviz sağladı. 2005’te ise yüzde 58 artışla 209 bin ton iç fındık ihracatından 1,9 milyar dolar gelir elde edildi. Fındığın iç pazardaki tüketimi ise toplam tüketim içinde yüzde 10 civarında. Fatih Yalçıner, Yasin Çanakçı, Yafes Kurt; Samsun, Giresun, Ordu

‘Kaçak çayın gelişine engel olur’

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, kurulacağını açıkladığı ‘çay borsası’nın, Türkiye’ye kaçak yollarla giren kalitesiz çayın önüne geçeceği belirtiliyor. Sektör temsilcileri, bunun da Türk çay sektörünün iç pazarda 40 ton civarında yeni pazar kazanması anlamına geleceğini dile getiriyor. Rize Ticaret Borsası Başkanı Tahsin Sancak, üreticilerin yabancı menşeli kalitesiz çayların yurda girişinden muzdarip olduğuna dikkat çekerek, “Bunun önüne geçildiği zaman yerli çayın satışı kolaylaşacaktır. Bundan da hem satıcı, hem tüketici hem de üretici faydalanacaktır.” dedi. ‘Çay borsası’nın uzun süredir gündemlerinde olduğunu kaydeden Sancak, yeni yapılan RTB binasında çay borsası için gerekli fiziki ve teknik altyapıyı kurduklarını söyledi. Rize Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ömer Faruk Ofluoğlu, kararın çay sektörü için geç kalınmış bir adım olduğunu ifade etti. MÜSİAD Rize Şube Başkanı Mehmet Erdoğan, çay borsasının çay sektörüne 40 bin ton civarında bir pazar kazandıracağı görüşünde. Erdoğan, “Türk çayının rekabet gücünün artırılması için tarımda, sanayide, pazarlama alanlarında yeniden yapılanmaya ihtiyaç vardır.” şeklinde. konuştu. Hasan Demir, Rize

Comments (2)

İsrail’e Nobel’li cumhurbaşkanı

Siyasetin eski yüzleri İsrail’de dün yeni görevlere getirildi. Nobel ödüllü eski başbakan Şimon Peres cumhurbaşkanı olurken, İşçi Partisi’nin başına da eski başbakanlardan Ehud Barak getirildi.

İsrail’e Nobel’li cumhurbaşkanı

Yolsuzluk ve seks skandallarıyla yıpranan İsrail cumhurbaşkanlığı makamına uluslararası prestije sahip Şimon Peres getiriliyor. Dün İsrail Parlamentosu’nda yapılan seçimin ilk turunun ardından diğer iki adayın çekilmesi üzerine Nobel barış ödülüne sahip 83 yaşındaki Şimon Peres’e cumhurbaşkanlığı yolu açılmış oldu.

Dünkü oylamanın ilk turunda en çok oyu alan Peres, gerekli çoğunluğu sağlayamadı. Rakipleri Reuven Rivlin ve Colette Avital, Peres’in yararına seçimden çekilme kararı aldı. Peres, 2000 yılında da cumhurbaşkanlığı için aday olmuş, fakat son anda koltuğu siyaset sahnesinde pek bilinmeyen Moşe Katsav’a kaptırmıştı. Moşe Katsav’ın adı geçtiğimiz aylarda cinsel taciz iddialarına karışınca cumhurbaşkanlığı görevi askıya alınmıştı.

İsrail’in eski başbakanlarından Ehud Barak ise koalisyon ortağı olan İşçi Partisi’nin liderliğine seçildi. Barak’ın selefi Amir Peretz’in savunma bakanlığı koltuğuna da oturması bekleniyor. Amir Peretz de parti liderliğine yeniden aday olmuş, ancak geçen yılki Lübnan savaşında yaşanan sıkıntılardan sorumlu tutulduğu için 28 Mayıs’taki ön oylamada elenmişti.

Ben Gurion ile otostopta tanıştı

1923 Polonya doğumlu Peres, henüz 11 yaşındayken ailesiyle Filistin’e göç etti. Siyonist mücadeleye katıldı ve otostop yaparken tanıştığı İsrail’in kurucusu David Ben Gurion’un yakın çalışma arkadaşı oldu. 29 yaşındayken savunma bakanlığında direktör olarak görev alan Peres, aynı zamanda İsrail’in ilan edilmemiş nükleer programının da babası olarak kabul gördü. 1993 yılında Filistin ile İsrail arasında yapılan Oslo barış anlaşmasına katkısından ötürü İsrail Başbakanı Yitzak Rabin ve Filistin lideri Yaser Arafat ile Nobel barış ödülüne layık görüldü. Seçim kazanmadığı halde iki kez başbakanlık yapan, uluslararası kabul gören bir devlet adamı olan Peres, İsrail’in göreve başlayan en yaşlı cumhurbaşkanı olarak da tarihe geçecek.

/ Bana bakın ibneler . sizde ceşit az . Herkez sivil sizde. Karısıda kızı da . Kocalarınız ne diyor. Biz de sikilmek istiyoruz. Erkek lazım bize. Kalın kafalılar. Sikecek erkek bizde nah bak . Geleceğiz çörekleneceğiz o işe. Size bok ödülünü verenlerin aklını da beynini de sikerim. Sizin ödül vereceklerinizi de sikeyiö. Ölüm var bu işin sonuçlarına katlanın. atmosferi koruma derneğini kuracağım. Sizi öldürenlere ödüllerini vereceğim. Anlamışsınız
Vereceğim para kol gibi yarak.
George bush ne demiş. O yataktan bana da lazım 🙂 / Terörüst faailiteler belirginleşti. İngiliz ve fransızları. işbirliği için belliyoruz.

/Almanlar kendileri istedi /Doğa güzel sabunları ürünleri hitlerden alınmış , sır gibi makara . Ödüllü yatıştırma.İlk öngörü yahudiden

Comments (1)

Bu yazı, sevgilisizlikten …

 

Bu yazı, sevgilisizlikten fena halde bunalmış bir kadın arkadaşımızın “Nereye gider bana uygun sevgili adayları” sorusu üzerine aklımıza geldi. Gördük ki, böyle bir rehber herkese lazım… Ama şimdilik -maalesef- İstanbul ile sınırlıyız. “Şimdi buyrun İstanbul bekarlarının gezinti haritasına…

Bohem bekarlar
Genelde Cihangir ve Tünel civarında oturuyorlar. Bu bohem merkeze uzak oturanları da var elbet. Ancak ortak noktaları çoğunlukla Beyoğlu’na takılmaları. Akşam iş çıkışından tutun da, haftasonu gidilen sinemaya kadar tercih edilen tüm mekanlar Beyoğlu’nda. İşte bohem bekarların gözde gezinti mekanları:
* Gece dağıtmak için İmam Adnan Sokak’taki Melek, hala en çok tercih edilenlerden… Atlas Pasajı’ndaki Sefahathane de öyle.
* Beyoğlu’na takılan bohem bekarların bir kısmı aynı zamanda “ucuzcu” olduğu için, demlenmek için önce 1 milyona bira satan yerlerin yolunu tutuyorlar. Bu yüzden Nevizade’deki ucuzcu birahaneler bir numaralı uğrak yerlerinden. Mesela Cumhuriyet Meyhanesi’nin hemen karşısındaki Asmaaltı, ucuz biracı bohem bekar dolu… Çoğu senarist, ışıkçı ya da kameraman olarak çalışan bekar erkeğe burada rastlamak mümkün…
* Entel bohem bekarlar genelde cafelerden çıkmıyor. Uzun uzun dergi, gazete, hatta kitap okumak için cafeler ideal nitekim. Tünel Geçidi’ndeki Kave ya da meşhur Kaktüs Cafe, ilk elde akla gelen iki bohem bekar mekanı. Kumbaracıbaşı Yokuşu’ndaki Mihriban ise nargile içmek ve scrabble oynamak için favori kahvehanelerden… Unutmadan, bir de Refika var tabii. Çukurcuma’daki mekanın haftasonu brunchları, bohem bekarların es geçmediği bir numaralı etkinlik…
* Spor salonlarında hala Cihangir’deki Kuzey Yıldızı gözde. Buranın bir alternatifi daha açılmış değil.

New Yorker bekarlar
Boğaz civarında, mümkünse Bebek dolaylarında oturmayı tercih ediyorlar. Çünkü sabah kalkıp Bebek Koru Kahve’de ya da iki adım gerideki Bebek Kahve’de kahvaltı etmek ayrı bir keyif onlar için… İşte New Yorker bekarların İstanbul’daki gezinti haritası:
* Rahatlık ve eğlence, yaşamlarının iki önemli kelimesi olduğu için geceleri gidilen mekanlar da buna uygun oluyor haliyle. Akşamüstü Manhattan, Touchdown; yemek için Bebek’teki New Yorker, Ulus’taki 29 ve Loft, eğlence için Nu Pera ya da Buz Bar. Olmadı Karaköy’de Safran. Unutmadan; üçüncü dünya mutfaklarını modernize eden tüm restoranlar ilgi
alanlarına giriyor. Misal; Tayland mutfağından örnekler sunduğu yemekleriyle New Yorker’ların bir numaralı mekanı olan Tünel’deki Lokal. Ayrıca pazar günleri New York Brunch yapan Etiler’deki Lemon’u da unutmayalım.
* Kuruçeşme’deki Boxer Cafe, Bağdat Caddesi’ndeki New York Bagel Factory ve tabii Beyoğlu’ndaki Soho.
* Sinema için favorileri Hillside ve Mayadrom. Zaman zaman Ortaköy Feriye. O da Pazar günleri kahvaltı sonrası…
* Fit olmaya özen gösteren New Yorker bekarların spor salonları yine Hillside ya da Maya Spor Merkezi (Akmerkez’in hemen arkasında).

Clubber bekarlar
Onlarla arkadaş olmanız için sıkı bir elektronik müzik müdavimi olmanız, stil kaygısı taşımanız ve gelen her DJ’ye tapınmanız gerekiyor. Zor iş yani… İşte “clubber bekarlar’ın İstanbul gezinti haritası…
* Yemeklerini genelde Urban Bug Lounge’da yiyorlar. Yeni açılan Nişantaşı’ndaki Evo da kısa sürede favori mekanları arasına girmiş durumda…
* Unig, Switch, Venue, Jukebox, Cantina, Wasp, Space ve Peri Petiee; clubber bekarların gece takıldıkları en belli başlı mekanlar.
* Alışveriş için sıkça Atlas Pasajı’ndaki Pulp’a, Beyoğlu İş Merkezi’ndeki bazı dükkanlara ve tabii ki Terkos Pasajı’na haftada bir- iki kez mutlaka uğruyorlar. Çünkü buralardaki mallar sürekli güncelleniyor ve tabii çok ucuz oluyor.

Fit bekarlar
Onlara gece hayatı içinde rastlamak pek olası değil. Çünkü boş vakitlerinde spor salonlarından çıkmıyorlar. Her dem “fit” ve sağlıklı olmak hayatlarının en önemli gailesi…
Bu yüzden “fit” bekarlar, aşağıdaki adreslere sık sık uğruyor.
* Kimi fit bekarlar için pazar günleri kalkıp Belgrad Ormanları’nda koşmak çok “in”. Bu yüzden ünlüleri de dahil, İstanbul’un fit bekarları pazar sabahı orada koşturuyor.
* Otellerin her türlü hizmeti (fitness, sauna, masaj) içinde barındıran kompleks spor salonları, fit bekarların her daim gözdesi. En çok tercih edilen yine de Hyatt Regency ve Ceylan.
* Levent’teki fit bekarların iş çıkışı uğrak noktası Polo Center içindeki Sports International.
* Meşhur Planet Health Club’ı yazmasak olmaz.

Sosyetik bekarlar
Hayatları holding merkezli geçtiği için onları İstanbul’un sayılı lüks otellerinin barında yine iş bağlantılı bir yemekli toplantıda görmeniz kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla bu bekarların hayatlarının odak noktası genelde otellerdir.
* Hyatt Regency’nin Polo Bar’ı, The Marmara’nın Roof’u, Ritz Carlton’ın Chocolate’ı hem iş hem de yemeğin sentezlendiği bilumum noktalar olduğu için buralardan pek çıkmazlar.
* Borsacı olanları Levent’teki Gatto’ya, Camelot’a, San Marzano’ya da takılabilir.
* Cafelerde zaman harcamadıklarını anlamışsınızdır. Belki bir tek Aşşk Cafe’ye giderler. O da daha çok yazın… Geceleri eğlence adına Vogue’a, Anjelik’e, Nu Pera’ya gittikleri görülmüştür. Ama asıl vazgeçemedikleri tek yer Papermoon’dur! Nişantaşı’ndaki
Armani Cafe’de öyle…
* Sinema için son gözdeleri tabii ki, koltuğu uyku pozisyonuna getirilebilen Ritz Carlton içindeki Shop And Miles sineması.

/ Nerede lan bu?

Comments (1)

İstanbul bekarları nereye takılır?

Bu yazı, sevgilisizlikten fena halde bunalmış bir kadın arkadaşımızın “Nereye gider bana uygun sevgili adayları” sorusu üzerine aklımıza geldi. Gördük ki, böyle bir rehber herkese lazım… Ama şimdilik -maalesef- İstanbul ile sınırlıyız. “Şimdi buyrun İstanbul bekarlarının gezinti haritasına…

Bohem bekarlar
Genelde Cihangir ve Tünel civarında oturuyorlar. Bu bohem merkeze uzak oturanları da var elbet. Ancak ortak noktaları çoğunlukla Beyoğlu’na takılmaları. Akşam iş çıkışından tutun da, haftasonu gidilen sinemaya kadar tercih edilen tüm mekanlar Beyoğlu’nda. İşte bohem bekarların gözde gezinti mekanları:
* Gece dağıtmak için İmam Adnan Sokak’taki Melek, hala en çok tercih edilenlerden… Atlas Pasajı’ndaki Sefahathane de öyle.
* Beyoğlu’na takılan bohem bekarların bir kısmı aynı zamanda “ucuzcu” olduğu için, demlenmek için önce 1 milyona bira satan yerlerin yolunu tutuyorlar. Bu yüzden Nevizade’deki ucuzcu birahaneler bir numaralı uğrak yerlerinden. Mesela Cumhuriyet Meyhanesi’nin hemen karşısındaki Asmaaltı, ucuz biracı bohem bekar dolu… Çoğu senarist, ışıkçı ya da kameraman olarak çalışan bekar erkeğe burada rastlamak mümkün…
* Entel bohem bekarlar genelde cafelerden çıkmıyor. Uzun uzun dergi, gazete, hatta kitap okumak için cafeler ideal nitekim. Tünel Geçidi’ndeki Kave ya da meşhur Kaktüs Cafe, ilk elde akla gelen iki bohem bekar mekanı. Kumbaracıbaşı Yokuşu’ndaki Mihriban ise nargile içmek ve scrabble oynamak için favori kahvehanelerden… Unutmadan, bir de Refika var tabii. Çukurcuma’daki mekanın haftasonu brunchları, bohem bekarların es geçmediği bir numaralı etkinlik…
* Spor salonlarında hala Cihangir’deki Kuzey Yıldızı gözde. Buranın bir alternatifi daha açılmış değil.

New Yorker bekarlar
Boğaz civarında, mümkünse Bebek dolaylarında oturmayı tercih ediyorlar. Çünkü sabah kalkıp Bebek Koru Kahve’de ya da iki adım gerideki Bebek Kahve’de kahvaltı etmek ayrı bir keyif onlar için… İşte New Yorker bekarların İstanbul’daki gezinti haritası:
* Rahatlık ve eğlence, yaşamlarının iki önemli kelimesi olduğu için geceleri gidilen mekanlar da buna uygun oluyor haliyle. Akşamüstü Manhattan, Touchdown; yemek için Bebek’teki New Yorker, Ulus’taki 29 ve Loft, eğlence için Nu Pera ya da Buz Bar. Olmadı Karaköy’de Safran. Unutmadan; üçüncü dünya mutfaklarını modernize eden tüm restoranlar ilgi
alanlarına giriyor. Misal; Tayland mutfağından örnekler sunduğu yemekleriyle New Yorker’ların bir numaralı mekanı olan Tünel’deki Lokal. Ayrıca pazar günleri New York Brunch yapan Etiler’deki Lemon’u da unutmayalım.
* Kuruçeşme’deki Boxer Cafe, Bağdat Caddesi’ndeki New York Bagel Factory ve tabii Beyoğlu’ndaki Soho.
* Sinema için favorileri Hillside ve Mayadrom. Zaman zaman Ortaköy Feriye. O da Pazar günleri kahvaltı sonrası…
* Fit olmaya özen gösteren New Yorker bekarların spor salonları yine Hillside ya da Maya Spor Merkezi (Akmerkez’in hemen arkasında).

Clubber bekarlar
Onlarla arkadaş olmanız için sıkı bir elektronik müzik müdavimi olmanız, stil kaygısı taşımanız ve gelen her DJ’ye tapınmanız gerekiyor. Zor iş yani… İşte “clubber bekarlar’ın İstanbul gezinti haritası…
* Yemeklerini genelde Urban Bug Lounge’da yiyorlar. Yeni açılan Nişantaşı’ndaki Evo da kısa sürede favori mekanları arasına girmiş durumda…
* Unig, Switch, Venue, Jukebox, Cantina, Wasp, Space ve Peri Petiee; clubber bekarların gece takıldıkları en belli başlı mekanlar.
* Alışveriş için sıkça Atlas Pasajı’ndaki Pulp’a, Beyoğlu İş Merkezi’ndeki bazı dükkanlara ve tabii ki Terkos Pasajı’na haftada bir- iki kez mutlaka uğruyorlar. Çünkü buralardaki mallar sürekli güncelleniyor ve tabii çok ucuz oluyor.

Fit bekarlar
Onlara gece hayatı içinde rastlamak pek olası değil. Çünkü boş vakitlerinde spor salonlarından çıkmıyorlar. Her dem “fit” ve sağlıklı olmak hayatlarının en önemli gailesi…
Bu yüzden “fit” bekarlar, aşağıdaki adreslere sık sık uğruyor.
* Kimi fit bekarlar için pazar günleri kalkıp Belgrad Ormanları’nda koşmak çok “in”. Bu yüzden ünlüleri de dahil, İstanbul’un fit bekarları pazar sabahı orada koşturuyor.
* Otellerin her türlü hizmeti (fitness, sauna, masaj) içinde barındıran kompleks spor salonları, fit bekarların her daim gözdesi. En çok tercih edilen yine de Hyatt Regency ve Ceylan.
* Levent’teki fit bekarların iş çıkışı uğrak noktası Polo Center içindeki Sports International.
* Meşhur Planet Health Club’ı yazmasak olmaz.

Sosyetik bekarlar
Hayatları holding merkezli geçtiği için onları İstanbul’un sayılı lüks otellerinin barında yine iş bağlantılı bir yemekli toplantıda görmeniz kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla bu bekarların hayatlarının odak noktası genelde otellerdir.
* Hyatt Regency’nin Polo Bar’ı, The Marmara’nın Roof’u, Ritz Carlton’ın Chocolate’ı hem iş hem de yemeğin sentezlendiği bilumum noktalar olduğu için buralardan pek çıkmazlar.
* Borsacı olanları Levent’teki Gatto’ya, Camelot’a, San Marzano’ya da takılabilir.
* Cafelerde zaman harcamadıklarını anlamışsınızdır. Belki bir tek Aşşk Cafe’ye giderler. O da daha çok yazın… Geceleri eğlence adına Vogue’a, Anjelik’e, Nu Pera’ya gittikleri görülmüştür. Ama asıl vazgeçemedikleri tek yer Papermoon’dur! Nişantaşı’ndaki
Armani Cafe’de öyle…
* Sinema için son gözdeleri tabii ki, koltuğu uyku pozisyonuna getirilebilen Ritz Carlton içindeki Shop And Miles sineması.

/ Nerede lan bu?

Yorum Yapın

Kadınlar ve Dayak

Bu ne yazık ki erkeğin doğasında olan bir duygu: Erkekler attıkları dayağın ardından sevişmek istiyor. Her şeyi ‘oldu’, ‘bitti’ ve ‘kapandı’ diye düşünüyor. Ama bu arada kadın çok aşağılanıyor, erkekse bunu görmüyor. Kadının sevişince kendisiyle barıştığını zannediyor.
Balıklı Rum Hastanesi Psikiyatristi Doç. Dr. Özkan Pektaş, aile içi şiddetle ilgili sorularımızı yanıtladı.


Sizce dayak mutlaka boşanma nedeni midir?

– ‘Dayak boşanma nedenidir’ ya da ‘değildir’ diye kesin bir şey söylenemez ama dayak evliliklerde bir defa olmamalı. Çünkü dayak çok ağır bir davranıştır ve bu davranış kabul edildiğinde, buna göz yumulduğunda tamamen meşrulaşmaya başlar. Erkek bunu karşı tarafın kaldırdığını gördüğü zaman; sonrasında şiddet aile içinde devam ediyor. Burada en önemli nokta; şiddete neden olan yan etkenlerdir. Kişinin alkol, madde kullanımı, tepkilerini kontrol etme güçlüğü, bir hastalığı varsa bu da göz önüne alınmalı ve boşanmaya yönelik kararlar ona göre verilmelidir.

Ne tip evliliklerde dayak rutinleşiyor?

Şiddetin başlangıcı her zaman dayakla olmaz. Psikolojik bir baskıyla başlar, arkadan ekonomik şiddet gelir ve ondan sonra dayak başlar. Evlilik başladığı andan itibaren önce çiftler arasında birbirlerine uyguladıkları baskılar ortaya çıkar. Bunlar her zaman dayak olmuyor. Önce özgürlüğün kısıtlanmasına çalışılıyor. ‘Onunla görüşme, bununla görüşme, para harcama’ gibi… Bu tip durumlardan sonra şiddet, en son kademe olarak ortaya çıkıyor. O nedenle biz ‘şiddet’ denince ilk önce dayağı değil; ekonomik, sosyal ve psikolojik şiddeti görüyoruz. En sonunda, fiziki şiddet de zaten ne yazık ki geliyor. Alkol, madde ve şiddetin olduğu ailelerde dayağa çok sık rastlıyoruz.

Evlilikte ilk yıla dikkat!

Bir çift arasında, dayağın hazmedilip sonra evliliğin normal temposunda sürdürülmesi mümkün mü?

– Mümkün. Eğer bu dayak şiddet yanlı bir psikolojik probleme bağlıysa olabilir. Dayak atan kişi psikolojik problemini çözümleyebilir, kendini değiştirirse arkadan evliliklerin düşünülenin aksine iyi gittiğini görüyoruz. İnsanlar zannediyorlar ki dayak söz konusu olduysa boşanmaları gerekir. Ama öyle olmuyor, kişi yardım alıyor ya da almıyor, yaşadığı yalnızlıktan ciddi bir ders alıyor ama yine de dediğimiz bir kez olmalı. Tekrar söylemek istiyorum ki; dayak bir kez tolere edilebilir. Dayağı atan kişi, o andan sonra değişmesi gerektiğini kabullenip psikolojik yardım alırsa evlilikler sürebilir.

Dayak yiyen taraf, dayak atan tarafı teşvik etmiş olabilir mi?

– Olabilir. Karşındaki insanı suça teşvik etmek, açık vermesini sağlamak amacıyla da bazen istemli ya da istemsiz başvurulduğunu görüyoruz. Bunu bilerek yapanlar var. Kadın ya da erkek; karşısındakine o kadar dolu ailesine ispatlayabileceği bir kanıt yakalamak uğruna, karşısındakini buna zorlayabiliyor.

Boşanma dönemlerinde dayak olayı alalen ortaya çıkıyor sizce bunun nedeni nedir?

– Boşanma dönemi iki tarafın birbirine bağırıp çağırdığı dönemdir ve artık tamamen kontrolden çıkılan bir dönem…

Evliliğin dayak açısından en tehlikeli dönemleri ne zaman?

– Bunları da en yoğun evliliğin ilk birinci yılı ve çocuk olduktan sonra ilk iki yıl şiddet açısından en tehlikeli yıllar. İlk bir yıl çok şiddetlidir. Bebek bile kurtarmıyor, daha kötü olabiliyor. Çocuğun doğumuyla birlikte evin içinde çok farklı bir trafik başlıyor. Anneanneler, babaanneler, evin içindeki kadına karışmalar, kadının önceliği bebeği, erkek gereken önemin verilmediğini düşünüyor, cinsel soğumanın en yoğun olduğu dönem başlıyor. Bu sırada eve giren aile büyükleri, gece uykusuzlukları derken dayak daha çok ortaya çıkabiliyor.

Çok aşk ya da sevgi nedeniyle dayak atmak mümkün mü?

– Sevdiğin bir şeye zarar vermek tamamen aykırı bir durum. Böyle bir savunma; sadece çok kötü bir savunma mekanizması olabilir.

Cinsel şiddet de yaygın

Büyük aşklar; büyük kinler ve atılan yumruklarla nasıl bitiyor?

– Evin içindeki sevgi kolaylıkla şiddetli öfkeye dönüşebilir. Borderline kişilik bozuklukları ağır antisosyal kişilik bozuklukları burada çok önemli. Bu tip eşlerle yapılan evliliklerde her zaman bir tehlike vardır. Borderline’lar bir anda göklere çıkartırlar. ‘Sana taptım, senin gibi kadın görmedim’leri bir süre sonra ‘Allah belanı versin’e dönebilir.

Sizce kadınlar dayak yediklerini neden anlatmaya başladılar?

– Önceden dayağa karşı hassasiyet o kadar çok yoktu. Eskiden ‘o senin kocandır döver de sever de’ düşünceleri vardı. Ama insan kaderinin dayak yemek olmadığını artık öğrendik. Eskiden polis karakollarında aile mahkemeleri kurulur ‘olur böyle şeyler’ diye gönderirdi, şimdi kabullenmiyor.

Dayağın eğitimle ilgisi var mı, son dönemdeki haberlerden görüyoruz. Pek çok diploması bulunan insanlar da dayakçılar arasına katılıyor?

– Sosyoekonomik seviyesi yüksek ailelerde şiddet görülüyor, hiçbir şekilde dışarı yansımayacağını düşünüyorlar. ‘Bu nasılsa dışarıya yansımaz’ diyorlar. Diplomalar dayağı engellemiyor. Ancak son dönemde yaşananlar insanlara örnek oluyor. Aileler belki bunları deşifre ettikleri için acı çekiyorlar ama topluma son derece olumlu mesajlar veriyorlar. Kadınlar artık itiraf etmekten çekiniyor erkek de deşifre korkusuyla tepkilerine daha çok hakim olmaya başlayacaklar. Üzeri çok örtülüyor ama evliliklerde cinsel şiddet de son derece yaygın. Sosyokültürel seviye düşünce aile içinde cinsel şiddeti de görüyoruz.

Şiddet ortaya çıktığında ne yapmalı, ilk tokattan sonraki tepki ne olmalı, siz hastalarınıza neler öneriyorsunuz?

– Bulunduğunuz ortamı bir süreliğine ‘terk edin’ diyorum. Hayatınızı koruyun diyorum. Ölmemeye çalışın diyorum. Şiddetin nereye gideceği bilinemez. O an değil ama daha sonra orayı kesin terk etmelerini öneriyorum. O anda çok tehlikelidir. İlk şiddet anından sonra büyük tepkiler vermek doğru değildir, karşısındakinin sakinleşmesini beklemesi gerekli. Ertesi sabah güvendiği, tanıdığı, sevdiği kişilerin yanına gidip kendine süre tanımalıdır. Erkekler dayak olayının ardından sevişmek isteyebilirler. Maalesef o tip kişilik yapısı gösteren erkeğin doğasında olan bir şey. Her şeyi oldu, bitti ve kapandı diye düşünmeye çalışıyor. Ama kadın orada çok aşağılanıyor, erkek ise bunu görmüyor. Kadının da barıştığını zannediyor.

Tokattan sonra hemen evi terk mi etmeli?

– O an olmaz, o an çekip gitmek karşı tarafın daha çok hiddetlenmesine yol açabilir. Kadının o an ilk yapacağı hayatını korumaktır. Sonra mutlaka o ortamdan uzaklaşmalı. Ardından ne yapacağını oturup düşünmeli. O insanın alkol ya da madde sorunu varsa tedavi edilmeye yanaşması gerekir. Kadın şiddetten sonra ayrılmaya karar verirse zaten şiddet gösteren kişi tehdit eder, ki bu tehdit genellikle ‘çocuğu vermeyeceğim’ olur. Kadın bu durumda daha da ağır örseleniyor. Bu bir kadına verilebilecek en büyük acılardan biridir. Bir kadının canını koparırsan o da her şeyi yapabilir.

Dayak yiyen kadının şiddetle karşılık vermesi acaba karşı tarafı caydırır mı?

– Tam tersi. O psikoloji içinde dayak yiyen kadının tepki vermesi kavgayı çok daha inanılmaz yerlere götürebilir. Şiddet gösteren insana karşı, kadının durmasını istiyoruz. Doğal olarak kabul etmemiz gereken erkeğin kas gücüdür. O an gösterdiği tepki tamamen mantıksızdır. O anda mantıklı hareket etmesi beklenemez, yalnızca yatışmasını sağlamak için kadının mümkün olduğunda kendisini bir yere atması gerekir. En doğru olanı kaçmak ve yardım istemektir.

Alkol kullanımı ortalığı alevlendiriyor

Alkol kullanımı olduğunda neden dayak da artıyor. İnsanın doğasında olan saldırganlık mı açığa çıkıyor?

– Alkolle birlikte muhakeme yeteneği bozuluyor. Karşı tarafın bunu hak ettiği düşünülüyor. Kolay kolay ayık kafayla karısını dövemeyecek biri bile, o an rahatlıkla şiddet uyguluyor. Daha sonra da büyük bir pişmanlık duyuluyor ve alkolün etkisi geçince; duyduğu pişmanlık nedeniyle şiddet olayının kolay tamir edilebileceğine inanıyor. Kapanmadığını gördükçe daha garip, daha tuhaf yollara başvuruyor ve olaylar daha da alevleniyor.

Eşine dayak atan kadınlar da var

Peki hiç karısının dayağından yakınan bir adama rastladınız mı?

– Çok nadir olarak rastladım. Belki bin tanede bir tane çıkıyor. Ama bunların da çok ele alınıp incelenmesi doğru değil. Bilimsel olarak bir manası yok. Bu nadir ve özel bir durumdur.

Yorum Yapın